Özgür Özel: Ne demek ‘Herkes için CHP’!

CHP Diyarbakır Vilayet Kongresi, bugün Bağlar ilçesindeki bir düğün salonunda toplandı. Kongre Divan Başkanlığı’na, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu seçildi.

CHP Diyarbakır Vilayet Lideri Abdullah Atik, kongrenin açılış konuşmasını yaptı. Kongreye genel lider adayları Özgür Özel ile Örsan Öymen ve Bayan Kolları Genel Lideri Aylin Nazlıaka katıldı.

Özgür Özel, konuşmasında şunları söyledi:

“Bugün burada olmak, bu ilin CHP’den bir milletvekilinin olması, Divan’daki Sezgin Tanrıkulu’nun ilin milletvekili olması, benim için çok manalı. Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteri’ydim, Sezgin Tanrıkulu ile Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün nezarethanesinde, göz gözü görmeyen bir karanlık günde tanıştık. Bir operasyonda, bugün de kimilerinin ortamızda olduğu 40’a yakın eczacı arkadaşımızı aldılar götürdüler. Duyar duymaz geldim. Hengame dövüş içeri girdim. Sezgin Tanrıkulu hem avukatları hem de devrin Baro Lideri olarak geldi. Orada tanıştık. Üç gün, adliyedeki odasında vakit geçirdik. Beni ağırladı. Birbirimizi yakından tanıdık. Onun meşhur bir lafı vardır, ‘Başkan sen çok temelli bir adammışsın. Bundan sonra da görüşelim.’ 2010’da partimize katıldı, genel lider yardımcısı oldu, parlamentoda buluştuk. İnsan hakları aktivisti olarak tanıdığımız Sezgin Tanrıkulu ile birlikte partimizin insan hakları ihlallerine karşı, tüm hak ihlallerine karşı, cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı, bölgedeki ihlallere karşı; birlikte ses yükselttik. Elbette Türkiye’nin dört bir yanına gittiğimizde Sezgin Tanrıkulu ile ilgili şöyle tenkitler de oluyordu: ‘Sezgin Beyefendi neden İstanbul’dan aday Diyarbakır’dan değil?’ Ben de diyordum ki ‘o gün gelecek, Diyarbakır’dan seçime girecek, partimizden seçilecek, kendisini ve sizleri kutluyorum.

“İKİ ŞEYİN RENGİ OLMAZ”

Diyarbakır’a, Sezgin Tanrıkulu’ndan sonra CHP ismine en çok gelen giden birkaç isimden bir tanesiyim. Burada vilayet liderimizin, ilçe liderimizin şahsında; CHP için bu sıkıntı coğrafyada, bu büyük gayretleri için bütün örgütümüze yürekten teşekkür ediyorum. Diyarbakır’da siyasi temsilde bulunmak, haksızlıklara karşı ses yükseltmek, gerçek yerde durmak öteki taraflardan öteki öbür yorumlanabiliyor. Lakin iki şeyin rengi olmaz. Bunlardan biri bir ananın gözünün yaşıdır, birisi de işçinin alnının teridir. Bunun Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, sağcısı, solcusu olmaz. Anaların gözünden yaşlarının süzülmeyeceği, işçinin alnının terinin hakkını alacağı yarınlara birlikte yürüyeceğiz. Yarınları daima birlikte kuracağız.

Gaffar Okkan’ı, Ape Musa’yı, Tahir Elçi’yi ve isimlerini anamadığım, hepimizin kayıplarına daima birlikte ağladığımız kıymetlerimizi hürmetle anmak lazım. Ve şu kelamı tekrarlamak lazım. Barışa, demokrasiye, kardeşliğe, özgürlüğe dair ne varsa hepsi bizimdir ve bu talepler asla hata değildir. Diyarbakır’ın barış ve kardeşlik talebinin karşısında sizinle birlikte hürmetle eğiliyorum.

“TÜRKİYE’DE KÜRT SIKINTISININ OLDUĞUNU İNKÂR EDİYORLAR”

Ülkeyi bugünlerde, geçmişte ‘Kürt sorunu benim meselem’ diyen birisi yönetiyor. Artık Türkiye’de Kürt sıkıntısının olduğunu inkâr ediyorlar. Onların savruldukları yer bir yana; biz, Kürtlerin kimliğine, lisanlarına, kendilerini tabir etmelerine ve her türlü ayrımcılığa karşı, uğradıkları her türlü haksızlığa karşı, Kürt sıkıntısını görüyor, biliyor ve hakikaten siyasi istismar konusu yapmaksızın çözmek, bu yolda yürümek üzere kelam veriyoruz arkadaşlar. Kelam veriyoruz. Birtakım vilayetlerin, kimi seçmenlerin belediye lideri seçebildiği, birtakım seçmenlerin seçemediği bir ülkeye demokrasi denmez. Manisa’da oy atıp belediye lideri seçebilirsin; İstanbul’da, Osmaniye’de, Yozgat’ta, Trabzon’da seçebilirsin. Lakin Mardin’de, Muş’ta, Diyarbakır’da olunca, ‘Sen seçersin ben vazifeden alır bildiğimi atarım.’ Bu türlü bir demokrasiyi, kayyum demokrasisini, demokrasiye vurulan kayyum hançerini reddediyoruz. Ayrıyeten, hangi partiye oy verirlerse versinler; Diyarbakırlıların verdiği oyların Türkiye’nin dört bir yanındaki oylar kadar eşit, özgür oylar olduğunu biliyoruz. Onların temsilcilerine farklı muameleler uygulanmasını da asla yanlışsız bulmuyoruz.

“SOL, TOPLUMSAL DEMOKRAT CESARETLİ BİR SİYASETİ SAVUNMAMIZ GEREKTİĞİNE YÜREKTEN İNANIYORUM”

Elimde, ‘Değişimin Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi’ diye tabir ettiğimiz tavır evrakımız var. Elbet, 81 vilayette 975 ilçeden çağrıldığım her yere yetişerek, Diyarbakır’ın ilçelerine kadar daima birlikte gezdiğimiz süreçte… 2019 mahallî seçimlerinde, 41 vilayette 247 aday tanıtmış, akabinde 500’den fazla yerde konuşmuş yalnızca 14 Mayıs – 28 Mayıs ortası 33 tane mitingi, 11 vilayette yapmış bu partinin bir evladı olarak 28 Mayıs gecesi sizlerle birlikte çok üzüldük, çok yıprandık, çok yıkıldık. Diyarbakır’da sayın Genel Liderin aldığı oy kıymetliydi, bir milletvekili çıkarmak değerliydi. Lakin yüzyılın seçimi dediğimiz ve bu seçimin sonunda bu ülkenin başında Cumhuriyete, onun kurucu takımlarına, Cumhuriyetin kuruluş bedellerine, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hasımlık duyanlar idarede olmayacak diye çıktığımız yolda uğradığımız seçim mağlubiyeti hepimizin boynunu büktü.

Artık bu ayrıştıran ve bizi öteye iten anlayışa itiraz etmek gerekiyordu. Referandum 52-48 (yüzde), İhsanoğlu 52-48, bir evvelki Cumhurbaşkanlığı seçimi 52-48… Bu seçimi ikinci çeşide bırakabildik lakin sonuç tekrar değişmedi Recep Tayyip Erdoğan 52, karşısındaki muhalefet bloku 48. Ben onun bizi dikine kesen; Kürtler ve Türkler, sağcılar ve solcular, Aleviler ve Sünniler, ulusallar ve gayri ulusallar… Bir tarafı öteye ittiren, o kutbu şeytanlaştırıp, ötekileştiren; kendi gerisini kalabalıklaştırarak seçim kazanan siyasetine itiraz ediyorum. ‘Onlar gelirse ezan susacak, bayrak inecek, şu olacak bu olacak’ diye yapılan bu dikine kesen siyasete karşı CHP’nin; AK Partilisinin, MHP’lisinin, HDP’lisinin, DÜZGÜN Partilinin kızıp da sandığa gitmeyenin, hepsine birden dokunan, onların yoksullukları ile meşgul olan, onların uğradıkları haksızlıklarla meşgul olan; onların kimsesizliğiyle, güvencesizliğiyle meşgul olan enine kesen sol, toplumsal demokrat gözü pek bir siyaseti savunmamız gerektiğine yürekten inanıyorum.

“NE DEMEK HERKES İÇİN CHP? BU PARTİ İŞÇİLER, FAKİRLER, ALIN TERİ DÖKENLER İÇİNDİR”

CHP, pozisyonunu şöyle belirleyemez: ‘Ben şunun karşısında durmalıyım. Buna yakın olmalıyım. Bundan epey uzak durmalıyım ki, bu tarafı kızdırmamalıyım’ derken, Meclis’teki durumunu, siyasetteki pozisyonunu diğerlerine nazaran tanım eden değil, Cumhuriyet’in kuruluş prensiplerine, altı okumuza, toplumsal demokrasinin ülkemizdeki kazanım, birikimlerine; dünyadaki solun, toplumsal demokrasinin perspektifine hâkim olarak, nerede duracağını bilen, kimin gerisinde duracağını bilen, geçmişteki yanlış propagandalarla ‘Herkes için CHP’ değil… Ne demek ‘Herkes için CHP.’ Bir parti herkes içinse hiç kimse için bir şey yapamaz. Bu parti işçiler, fakirler, alın teri dökenler, çaba edenler, özgürlüğe, eşitliğe, barışa, hürriyete inananlar içindir. Varsın birileri Kur Muhafazalı Mevduattan parayı götürenler için çalışsın, varsın birileri Suriye’de vesayet savaşından bir Putin’in bir Amerika’nın kucağına koşsun gitsin, varsın birileri Türkiye’yi değil kendini düşünsün CHP’nin halkı düşünen, mert, kararlı, korkmayan inanan dinamik bir biçimde yönetilmesi lazım.

Bunun için partimiz çok daha fazla genç siyasetçiye… Bugün salona girerken beni karşılayan, o genç arkadaşlarımı gördükçe, umudum bir kat daha arttı. Çok daha fazla bayan siyasetçiye, bayanların partimizde eşit temsiline… Parti içi demokrasinin olabildiğince güçlendirilmesine, ön seçimden taviz verilmemesine… Bu parti genel lideri dahi seçeceği değerli pozisyonlara kesinlikle tüm üyelerinin oy vermesiyle karar vermesine, bu parti bundan sonraki süreçte evvel Türkiye’de en kıymetli iktidar alternatifi olmanın şuuru ile Türkiye’yi yönetebileceğine kendisini, üyelerini ve seçmenlerini ikna edip, evvel iktidara gelip sonra 100 yıl evvel başlayan aydınlanma yürüyüşü, çağdaşlaşma yürüyüşü, dünyadaki demokrasileri yakalama geçme gayesine sahip bir dinamik, ne olduğunu bilen bir kimliğe kavuşmak durumundadır.

“DİYARBAKIR YOL DEĞİLDİR, GAYEDİR. BARIŞ, KARDEŞLİK, ÖZGÜRLÜK İÇİN AMAÇTIR, DİYARBAKIR İKTİDAR İÇİN HEDEFTİR”

Bu kardeşiniz sizin, partide gözünüzün önünde büyümüş bir evladınızdır. Bu kardeşiniz bugüne kadar pek çok vazife yaptı. Yaptığım vazifeler parlamentodaydı. Ve parlamentoda kendi vazife alanımda büyük bir çaba verdim.

Ben diyorum ki: Ben örgütümün, üyelerimin yaptığım vazifelerde hiç başlarını öne eğdirmedim. Pozantı Cezaevini kapattırırken de hak ihlalleri raporlarını yazarken de parlamentoda o Süleyman Soylu’ya, o Hulusi Akar’a, Meclis Liderlerine ve Recep Tayyip Erdoğan’a karşı sizi hiç mahcup etmedim. Derseniz ki, ‘Özgür kardeşimiz, evladımız, yoldaşımız sen bu partiyi yönetirsin, bu partiyi güçlendirirsin, bu partiyi iktidar yaparsın…’ Ben varım, yol verirseniz daima birlikte yürüyelim, partimizi iktidara götürelim.

Güzel günler göreceğiz. Birlikte başaracağız, CHP olarak birlikte kazanacağız. Alkışlayan elleriniz sıkıntı görmesin. İşte bu türlü daima birlikte ayağa kalkacağız, partiyi ayağa kaldıracağız. Birileri ‘onun yolu, bunun yolu Diyarbakır’dan geçer’ diyor. Diyarbakır yol değildir, maksattır. Barış, kardeşlik, özgürlük için gayedir. Diyarbakır iktidar için gayedir. Daima bir arada başaracağız.”